Özyeğin Üniversitesi’ne gelmeyi başından beri çok istiyordum ama birkaç puan yüzünden Yeditepe’ye yerleştirildim. Ama yatay geçişle Özyeğin’e gelmeyi kafama koydum. O kadar hırslanmıştım ki ilk senenin sonunda bölüm birincisi olarak Özyeğin’e geçiş yaptım! Aslında yeni bir üniversite olduğu için belki bir risk alıyordum ama hem Hüsnü Özyeğin’e duyduğum güven, hem de burada iyi bir İşletme eğitimi alacağıma duyduğum inanç beni buraya getirdi. Amacım yeme-içme sektörüne yoğunlaşarak İşletme programını başarıyla bitirmek.Özyeğin Üniversitesi girişimci yönlerimizi geliştirmemiz için sayısız fırsat sunuyor önümüze. Bu fırsatlardan biri de geçtiğimiz sene Türkiye’de ilk kez Özyeğin Üniversitesi ve Microsoft Türkiye işbirliğiyle düzenlenen Startup Weekend’di (SW). SW’de iş fikri olan gençler iki gün boyunca gruplar halinde çalışarak fikirlerini geliştiriyor ve ikinci günün sonunda başarılı genç girişimcilerden oluşan bir jüriye sunuyorlar. Aslında başta oldukça tedirgindim, yarışmanın Microsoft’ta yapılıyor olması gözümü korkutmuştu. Ayrıca diğer fikirler genellikle internet projeleriydi, dolayısıyla fikrimin ön elemeyi geçeceğine bile ihtimal vermiyordum.
SW’e “Leziz Eller” adlı fikrimle başvurdum. Bir sosyal sorumluluk yönü de olan fikrim maddi yetersizlik içinde olan kadınlara bir destek sağlamayı amaçlıyor. Fikrim basitçe şöyle: Yemek yapmaya fırsat bulamayan kariyer sahibi kadınlar Leziz Eller internet sitesinden ev yemekleri sipariş edecekler, böylece hem bu kadınlar ve aileleri sağlıksız hazır yemekten kurtulacaklar hem de yemekleri pişiren kadınlar kazanç elde edecekler. Bu, SW’de sunulanlar arasında en popüler fikir seçildi ve bu projeyi geliştirmek için benimle çalışmaya aday pek çok arkadaş çıktı. İki gün, iki gece Microsoft’ta kaldık, yerlerde uyuduk, kahvelerle ayakta durmaya çalıştık.
SW benim için bulunmaz bir deneyim oldu. Hayatımda ilk kez karşılaştığım, birbirinden çok farklı kişilerle aynı grupta çalıştım. Bütün ekip bu fikre kendi fikirleriymiş gibi sahip çıktılar. Mesela ekipten biri hala beni arıyor ve fikrimizi nasıl geliştirebileceğimizle ilgili görüşlerini paylaşıyor. Çok yorulduk, ama çok da eğlendik. SW sonrasında fikrimle ilgilenip benimle bağlantıya geçenler oldu. Yatırım yapmayı düşünenler, bana akıl vermek isteyenler...
SW’den sonra “Leziz Eller” fikrimle bir sınava daha girdim: Dragon’s Den Türkiye!
Dragon’s Den’in İngiltere versiyonunu beğenerek izliyordum. Türkiye’de de başlayacağını duyunca hemen internetten başvuru formunu gönderdim. Fikrim ön elemeden geçince yapım şirketine davet edildim. Ardından da Dragon’s Den’in ilk programının yarışmacılarından biri oldum. Program çekiminin olduğu gün ise çok stresliydi! Stüdyoya gittim, ilk program olduğu için Türkiye’deki Dragon’ların nasıl kişiler olduğunu bilmiyorduk, neyle karşılaşacağımız tamamen sürprizdi.
Çekim yapılana kadar saatlerce diğer yarışmacılarla birlikte bir odada bekledik. Odadaki en genç girişimci bendim! Herkes birbirine fikrini anlatıyor, herkes birbirine akıl veriyor... Yarışmacılardan biri Dragon’lardan 30.000 TL isteyecekti, “bakın beyefendi, ben işletme öğrencisiyim, sakın 30.000 TL istemeyin, bu fikirle 150.000 TL yatırım alabilirsiniz” diye onu ikna etmeye çalıştım. Ve o yarışmacı 150.000 TL’yi aldı!
Sonra sıra bana geldi. Projemde en çok lojistikle ilgili sorunlara takıldılar. Dragon’lar yarışmacıları çok sıkıştırıyorlar, fazla fırsat tanımıyorlar diye düşünüyorum. Ancak özellikle Big Chefs’in sahibi Gamze Cizreli’nin söyledikleri benim için çok zihin açıcı oldu. Sonuçta, Dragon’s Den’den yatırım alamadan ayrıldım.
Şimdi bir süreliğine bu fikrimi dondurdum. İlkbahar’da bir dönemliğine Erasmus kapsamında Almanya’da olacağım. Dönüşümde “Leziz Eller” fikrimi hayata geçirmek için çalışmaya devam edeceğim!
İlk sınıfta aldığımız “Business” dersinde de av yemekleri konulu iş planımı sunmuştum. Bu derste yaptığım sunumlar sayesinde Startup Weekend’de ve Dragon’s Den’de kendimden emin bir duruş sergileyebildim.
Hayalleri büyük tutmak lazım. Aslında herkesin fikri var ama çok az insan bu fikirleri gerçeğe dönüştürmek için adım atıyor. Özyeğin’de de işte bu adımı atmak isteyenleri destekleyen bir ortam var. Özyeğin bize çok fırsat tanıyor ama bu fırsatı önümüze sermiyor, “benim fırsatlarım var. Gel, sen yakala!” diyor. İşte burayı o yüzden seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder