13 Temmuz 2011 Çarşamba

M.Faruk Demircioğlu'na Neden Özyeğin Diye Sorduk

Özyeğin Üniversitesi’ne kabul edildiğimde kendi kendime “İngilizce’yi bir senede nasıl öğreneceğim?”  diye sordum. Lisede hiç İngilizce görmemiştim; oysa şimdi, öğretim dili İngilizce olan bir üniversitenin eşiğinde duruyor ve akademik çalışmalarımı yürütebilecek kadar İngilizce’yi nasıl öğreneceğimi merak ediyordum.

Üniversite hayatım, temel düzey İngilizce öğrencisi olarak sıcak bir eylül günü, basit bir soru ile başladı: “What is your name? (Adın ne?)”. “My name is Faruk.” (Adım Faruk) diye yanıt verdim. İşte o günden itibaren öğrenmesi imkansızmış gibi görünen bu dili öğrenmek için İngilizce konuşulan bir ülkeye gönderilmişim gibi hissetmeye başladım.

Çok geçmeden “What’s your name?” safhasından dilin çok daha karmaşık özelliklerine geçtik. Amerikalı öğretmenlerimden biriyle Amerikan seçimlerini tartıştığım, İngilizce öğretmenim Amy’ye kahve falı baktırdığım ya da diğer Amerikalı öğretmenlerimle saatlerce sohbet ettiğim anları daha dün gibi hatırlıyorum.  Bunların hepsi  İngilizce pratiği yapabilmek için karşıma çıkan müthiş fırsatlardı  ve ben bu fırsatların hiçbirini kaçırmadım.  Böylece, yaz dönemi de dahil olmak üzere bir sene içinde, hazırlık sınıfının temel düzeyinden İşletme lisans programının birinci sınıfına geçmeyi başardım. Ama birinci sınıfın ilk gününde, aslında İngilizce serüvenimin henüz çok başında olduğumu anladım.

İlk dönemim, 6-7 farklı öğretim üyesi ve her birinden A almaya çalıştığım bir sürü ders ile başladı. Türk Dili ve Edebiyatı ile Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi haricindeki bütün derslerimin İngilizce olacağına inanmakta hâlâ güçlük çekiyordum. Ne zaman ki kendi gözlerimle görüp kulaklarımla işittim, Özyeğin Üniversitesi’nin Tanıtım Günleri’nde ve basılı tanıtım materyallerinde verdiği bütün taahhütlerin gerçek olduğuna inanmaya başladım. Ekonomi, tarih ve işletme gibi derslerin tamamını İngilizce dinliyor, ödevlerimi İngilizce  yapıyordum. Bazı arkadaşlarım “Merak etme, birkaç hafta sonra hocalar sıkılıp Türkçe konuşmaya başlar” diyordu. Ama henüz böyle bir şey olmadı, zaten olmasını da istemiyorum.

Bu kadar iyi bir İngilizce eğitimi alabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Aslına bakarsanız, ÖzÜ’den ayrıldığımızda, hayatının her alanında İngilizce’yi etkin olarak kullanabilen başarılı mezunlar olacağımızdan eminim. ÖzÜ bize bu sözü verdi ve ben bu sözün tutulduğuna yaşayarak tanık oluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder