13 Temmuz 2011 Çarşamba

Suay Kanko'ya Neden Özyeğin Diye Sorduk


Ben ilklerden biriyim. Özyeğin Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği Lisans Programı’nın birinci sınıfındayım. İngilizce Hazırlık Programı’nı atlayıp doğrudan bölüme geçmeyi başarmış küçük bir grubun bir parçasıyım, bu da aslında buradaki İngilizce standartlarının ne kadar zor olduğunu gösteriyor. İlkler arasında yer almak, o sorumluluğu taşımak, yeni bir yol çizmek kolay değil. Bu sorumluluğu üstlenmek için daha iyi bir ortam hayal edemezdim.
 
İlk sene, Elektrik - Elektronik Mühendisliği ve Endüstri Mühendisliği olmak üzere bütün mühendislik öğrencileri aynı temel derslere giriyorlar; fizik, genel matematik, bilgisayar gibi. Bu derslere ek olarak, işletme öğrencileriyle birlikte İşletmeye Giriş dersini alıyoruz. Disiplinlerarası bir temel ediniyor olmamızın, gelecekteki kariyerimiz açısından son derece faydalı olacağını biliyorum.
 
Derslerin hepsi son derece ilginç ve eğlenceli; öğretmenlerimizle yakın bir ilişki içerisinde olmak çok güzel. Fizik dersindeki bir anımı hatırlıyorum da... Normalde, cep telefonlarının ders sırasında kapalı olması gerekiyor, ama unutkanlık bazen komik anlar yaşanmasına sebep olabiliyor. O gün bir arkadaşımızın telefonu “Excuse me boss, you have a text message” diyerek çaldı. Öğretmenimiz Güray Erkol, arkasını dönüp bize baktı; bir kaşı havada, kuşkulu bir biçimde şüpheliyi aramaya başladı.  Daha sonra yüzünü yavaşça tekrar tahtaya döndü. Bizse korkudan donakalmış halde sandalyelerimizde oturuyor ve ne tepki vereceğini merak ediyorduk. Sonunda, daha fazla kendini tutamayan öğretmenimiz bir anda bir kahkaha patlattı! Gülüyordu! Öğretmenimizle birlikte bütün sınıf da gülmeye başladı.
Sonra Bilgisayar Programlama dersini veren sevgili öğretmenimiz İsmail Arı, ta Amerika’dan “geleceğin yiyeceği” diye isimlendirdiği şekerlerden getirdi. Hepimiz sınıfta oturup, bir yandan bu renkli ve son derece farklı tatlardaki şekerleri atıştırırken, bir yandan da geleceğin ne kadar lezzetli bir yer olduğunu tartışmaya başladık.
 
Yine de bence ÖzÜ’nün en karakteristik özelliği, öğretim üyelerine erişilebilirliği ve “açık kapı” politikası. Hepimizin dönem dönem “Keşke yardım edecek birisi olsaydı, keşke şu soruyu sorabileceğim biri olsaydı…” dediği anlar olur. İşte o anlarda, başta rektörümüz Prof. Dr. Erhan Erkut olmak üzere öğretmenlerimiz her zaman yardıma hazırdır. Daha geçen hafta, rektör ile birlikte öğle yemeği yedik ve kampüs hakkında sohbet ettik. Rektör bizimle oturdu, yemek yedi, kaygılarımızı dinledi ve bize yanıt verdi. Kaç üniversitede bunu yapabilirsiniz ki?
 
Evet, ÖzÜ’de bazen çok çalışmanız gerekebilir, sınavlar hiç bitmeyecekmiş gibi gelebilir, sürekli okumanız gereken, öğrenmeniz gereken  şeyler olabilir. Ama kendi kendime sorduğumda, gerçekten doğru tercihi yaptığımı biliyorum. ÖzÜ’yi kaliteli eğitimi için seçtim; eğlenceli yanları ise benim için bir artı. Üstelik, burada ilk olmanın tadına varıyorum.


Fotoğraf: Ozan Selvi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Lisans Programı Hazırlık Sınıfı Öğrencisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder